Küçücük bir kız çocuğuyken babasının istismarına maruz kalan Julien, anca psikopat bir zihnin aklına gelebilecek bir dizi teste tabi tutuluyordu. Çünkü babasının inancına göre ileride “süper insan” olacaktı.
Elektrikli teller, ölüm meditasyonları, cinsel istismarlar ve dahası… Hepsi birbirinden korkunçtu. Psikolojiniz kaldıracaksa küçük kızın yaşadıklarına daha detaylı bakalım.
Her şey; psikopat babanın, fakir bir ailenin kızını evlat edinmesiyle başladı.
Louis Didier, 1936 yılındayken henüz 34 yaşındaydı ve ekonomik olarak iyi durumdaydı. O sene, kasabada bir madenciyle tanıştı. Madencinin durumu pek iyi değildi ve çocuğunu büyütmek için didiniyordu.
Didier, madenciye, 6 yaşındaki en küçük çocuğunu kendisine emanet etmesini önerdi. Böylece küçük kız Jeanine, harika bir eğitim alacaktı ve tasasız bir hayatın tadını çıkaracaktı.
Ancak bir şartı vardı. Bundan sonra aile, kızı göremeyecekti. Madenci, bu teklifi kabul ederek kızını bir daha görmemek üzere adama vermişti. Didier aslında sözünü tutmuştu ve kızın harika bir eğitim almasını sağlamıştı.
Louis Didier, Jeannine’i himayesine aldıktan 22 yıl sonra onu, kendi eşi yaptı.
Adam, 23 Kasım 1957 tarihinde bir çocuk yapmaları gerektiğine karar verdi. Didier, Jeannine’in dünyaya getireceği çocuğun, babası gibi “seçilmiş” olacağına ve hayatının ilerleyen dönemlerinde “insanlığı ayağa kaldırması için” çağırılacağına inanıyordu.
Ona verilen zor ve önemli görevi üstlenecek donanıma sahip “üstün bir varlık” olacaktı. Bunun için fiziksel ve zihinsel eğitimden geçmesi gerekiyordu.
Jeannine, çocuğu doğurduktan 3 yıl sonra Didier, 1936 senesinde tasarladığı projeyi hayata geçirmek için Fransa’da inzivaya çekildi. Küçük kız Julien, insanüstü bir varlık olmak için yetiştirilecekti.
Küçük kıza ve annesine verilen işler aslında monoton ev işleriydi ancak bazen tuhaf bir hâl alabiliyordu.
Kızına, bahçedeki yabani otları ayıklarken eldiven kullanmasını yasaklamıştı. Bunun gibi birçok garip görevleri vardı. Arazilerinin çitlerini elektrikli tellerle dolamıştı. Böylece, Didier’ın tasviriyle “enerjimizi çalan kötü yaratıklar olan kediler” içeri girmek isterse çarpılacaktı.
Ancak bazı zamanlarda kız ve annesi de elektrik şokuna maruz kalıyordu bu teller yüzünden. Çarpıldıklarında ise “Aptallar, salaklar, işe yaramazlar!” diye hakaretlere maruz kalıyorlardı.
Hatta bir keresinde çocuk, tele değdiği için ceza olarak telleri tutmasını ve babası “Dur.” diyene kadar durmamasını istemişti. Zavallı kız, o anları şöyle anlatıyor: “Ağzımdaki çelik tadını ve kalp atışlarımın hızını hissediyordum. Kaç saniye geçti bilmiyorum. Tek bildiğim, şokların dayanılmaz olduğu.”
Elektrik telleri bir süre sonra dayanıklılık testine dönüştü.
Süper insan yaratma amacıyla yapılan testlerden biri de elektrik dayanıklılığı olmuştu. Bazen her gün, bazen ise haftada 2 defa; hiçbir duygu belli etmeden, seğirmeden, yüz buruşturmadan, göz bile kırpmadan dakikalarca elektrikli çiti tutması gerekiyordu.
Zavallı kızın bir süre sonra gerçekten de dayanıklılığı artmıştı ve daha kolay yapmaya başlamıştı. Daha sonra, elektrikli çit testlerinin yerini, mahzendeki “ölüm meditasyonu” ya da havuzun yanında dönme testi gibi farklı istismar türleri aldı.
Farelerin istila ettiği bir mahzene kilitleniyordu ya da viski içirilip düz bir yolda yürümeye zorlanıyordu. İstismarlar bunlarla da sınırlı kalmıyordu. 3 ila 13 yaşları arasında babasının arazisinde bir işçi tarafından cinsel tacize uğramıştı.
Doğum günü hediyesi olarak bir odaya kapatıp akşama kadar matematik soruları çözmesini istemişti babası.
9. doğum gününe uyanan küçük kız, sabahın köründe bir odaya kapatıldı ve önüne matematik kitabı koyuldu. Akşama kadar soruların hepsini çözmek zorundaydı. Ancak Julien ne kadar çabalarsa çabalasın çözemiyordu.
Ağlıyordu, odadan çıkmak istiyordu fakat izin verilmiyordu. Söylediğine göre, her geçen dakika daha da aptallaştığını hissediyordu.
Susuyordu ve acıkıyordu fakat soruları çözene kadar bunların hiçbirine izin yoktu. Artık gece yarısı olmuştu ve kızcağız hâlâ sorularla boğuşuyordu. Acımasız adam en sonunda uyumasını söylemişti ama sabah devam edeceğini de eklemişti.
Kız, stresten korkunç bir gece geçirmişti ve ertesi gün aynı kâbusa uyanmıştı. Uzun bir sürenin ardından baba nihayet testi ertelemeye karar vermişti.
Psikopat babadan kurtulması yıllar sürdü.
1972 yılında Didier, müzik öğretmeni Andre Molin’in piyano dersleri için malikâneye girmesine izin verdi. Öğretmen, üç yıl boyunca eve gidip gelerek babanın güvenini kazanmıştı. Kıza, şehirdeki dükkânında ders vermesi konusunda ikna olmuştu.
18 yaşına gelen kız, Molin’le evlenmek istedi ancak babanın bazı şartları vardı. 6 ay sonra adamı terk edecekti ve eve bakire olarak dönecekti.
Julien tabii ki bu şartları kabul ettiğini söylemişti ve evlenir evlenmez fırsatı değerlendirerek sonsuza dek kaçmıştı. Didier ise 1981 yılında, 79 yaşında hayatını kaybetti.
Julien şu anda ne yapıyor?
Şu anda 66 yaşında olan Julien, yaşadıkları hakkında, “The Only Girl in the World (Dünyadaki Tek Kız)” adlı bir kitap yazdı. Kitabı, annesine ithaf etti.
Ayrıca o günlerdeki en büyük motivasyonunun hayvanlar olduğunu şu sözleriyle ifade etti: “Hayvanlarım olmasaydı bugün hayatta olamazdım. Bana fiziksel temas ve sıcaklık verdiler. Evde aileden kimsenin birbirine dokunulmasına izin verilmiyordu.”
Julien, özgürlüğünü eline aldıktan sonra iki kız çocuğu doğurdu. Şimdi ise hayatını, Paris’te bir anneanne olarak geçiriyor ve psikiyatristlik yapıyor.
İlginizi çekebilecek diğer içeriklerimiz: